1090-1272 HAŞAŞİLER

Aşağıda özetleyeceğim 900 yıl evvel oluşmuş Elmutiye meshebi ile ilgili tarihi özetlemem ancak daha akıl gözü körelmemişler için uyarıcı olabilir.

Milattan sonra 1090 tarihinde Hasan Sabbah İbni Ali'nin Şia mezheplerinden İsmailiye tarikatını tadil ederek kurduğu Şarki İsmailiye, Haşişiye, Batıniye, Seb'iyye, Melahide veya Elmutiye mezhebinin mensuplarına Fransız Haçlı Şövalyelerinin o devirde verdiği isim: Haşaşin (assassin)dir. Bu meshep mensupları on iki imamdan Cafer Sadık'ın büyük oğlu İsmail'i son imam tanıdıkları için İsmaili; Hasan Sabbah'ın kurduğu hükümetin merkezi İran'ın Kazvin şehri civarında ki Elmut kalesi olduğu için Elmuti; Yedi imam kabul ettikleri için Seb'i; Kur'an'nın tamamına itibar etmeyip batını ile amel etmek iddiasında bulundukları için Batıni ve ayinleri ile siyasi cinayetlerinde haşhaş yani esrar içtiklerinden Haşşaşi isimlerini almışlardır. Şeyh-ül Cebel ünvanını taşımış olan Hasan Sabbah'ın kurduğu Haşşasin tarikatinde devlet reisi olan Şeyh-ül Cebel'den sonra sırası ile Dai, Refik, Fedai dereceleri vardı.  Fedailer düşman devlet adamlarını öldürmekle görevlendirilmişlerdi. Fedailer Şeyh'in 'Dünya Cenneti' denilen muhteşem bahçesinde esrar içerek her türlü zevk ve şehvet sahneleri içinde bir gün geçirirler ve bu tatlı günü bir daha geçirmek vaadi ile istenilen cinayeti gerçekleştirmeye giderlerdi. Bu suretle bir-çok mühim insan öldürüldüğünden Haşşasin ismi Orta Çağlarda korkunç bir şöhret yapmış, bundan dolayı Fransız Haçlı Şövalyeleri bu ismi lisanlarına, katil < Assassin > olarak dahil etmişlerdir. Selçuklu Sultanı Alp Arslan ve Melikşah'a baş vezirlik eden Nizamü'l Mülk'de bu mezhebin Batıni Fedaileri tarafından öldürülmüştür. Haşşasin Doğu İsmailiye devleti 1256 yılında Cengiz Han torunu Hulagü tarafından yıkılıncaya kadar 166 yıl hüküm sürmüş ve Suriye'de ki son müstahkem mevkileri 1272 yılında Mısır-Türk Kölemenlerinden Sultan Baybars tarafından zaptedilmiştir. Doğu İsmailiye hükümetini bu süre içinde sekiz Şeyh idare etmiştir. Bu gün hala Suriye, İran, Afganistan, Türkistan ve Hindistan taraflarında bu meshebin çeşitli isimler taşıyan mensupları vardır. Örneğin Suriye'de yaşayan Nusayriler ile Dürziler bu meshebin kalıntılarıdır.

Tekrar, tekrar hatırlayalım ki o günki insan davranışı ile bu günün insanının davranışı arasında, yarattığı teknolojisi kadar, fark yoktur. Olmadığını da güncel olaylar kanıtlamaktadır.

Teknoloji değişir ancak onu kullanan insanın tabiatı değişmez. Kalıcı olan tek şey, eğer gelecek 1000, 5000 veya 10.000 yılda insan türü devamlılığını sağlayabilecekse, bizler davranış biçimi olarak aynı insan olarak kalacağız.

Giordano Bruno’nun şu sözünü de hiç aklımızdan çıkarmayalın:

“Tanrı, iradesini hakim kılmak için yer-yüzündeki iyi insanları kullanır.

  Yer-yüzündeki kötü insanlarsa, kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrıyı kullanır”.

Son Söz: Kontrol edilemeyen her türlü dünyevi GÜÇ insanlık için felakettir.

               Okumayan, araştırmayan, düşünmenin de  öğreti olduğunun farkında olmayan insana Kuran demiş ki: “ Hiç bilenle, bilmeyen bir olur mu”?

Dalgıç & Kaptan

   Ersin Süeren